(15/06/2018, 14:26)KeKeMe_YouTubeR yazdı: Evet araştırmada sadece kısa bir makaleye rastlamıştım. Bunu videoya çeviriyim dedim. Gerçekten etkileyici. Burada ezber, şarkı, sayı sayma gibi otomatik gerçekleşen söz dizileri, beynin sağ lobundan çıkıyormuş. Yani beyne yük binmiyor. Okumak da öyle. Bunlar tamamen beynin yerinde ayrı mekanizmalar. Biz sadece kendi cümlelerimizi bir başkasına aktarırken sıkıntı çekiyoruz. Bu da kekeleyeceğimizi bildiğimiz için oluyor. Normal insanlar bilmez. Sonradan öğrenilmiş, benimsenmiş, saçma sapan bir yaşam tarzı olmuş.
1 - sadece kısa bir makale değil, internet doludur, beyin çalışmaları çok uzun zamandan beri (teknolojinin var oluşundan beri) yapılıyor ve giderek daha ayrıntılı sonuçlar çıkıyor. Örneğin şu çalışma http://kekemelikforum.com/konu-kekemelikte-sag-beynin-hiperaktivitesi.html
2 - ezber, şarkı, sayı sayma gibi şeyleri karıştırmışsın. Beynin her bölgesi belli bir eylemden sorumlu. Konuşma ile şarkı söyleme, görme ve işitme gibi ayrı eylemlerdir. Normal konuşanlarda beynin sol lobu konuşurken aktive ediliyor. Kekemelerde ise hem sol hem sağ lob aktiftir. İşte bu durumun kekemeliğin sonucunda mı oluştuğu yoksa kekemeliğin kaynağı mı olduğu hala araştırılıyor. Tam kanıtı henüz bulunamamış fakat uzmanlar genel olarak sol lobun zafiyetinden dolayı sağ lobun bu zayıflığı telafi etmek için devreye girdiğini düşünüyorlar. Çalışmalar devam ediyor. Ayrıca bak: https://www.youtube.com/watch?v=6E5Q_MoOcas
3 - Kekeleyeceğimizi bildiğimiz için kekelemiyoruz. Yoksa yeni kekelemeye başlayan çocuklar niye kekelesin? Tabii ki kekemelikten dolayı edindiğimiz tecrübeler bizim hangi ortamda ve hangi harf/kelimede kekeleyeceğimizi bilmemize neden oluyor. Ama kekemeliğin kaynağı bu değildir. Genelde beyinde konuşmanın planlanmasından sorumlu bölgeden konuşmanın uygulanmasından sorumlu bölgeye iletilen sinir sinyali kesintiye uğruyormuş / iletilemiyormuş. Ayrıca işitmeden sorumlu bölge ile de bağlantıların bulunduğu tahmin ediliyor fakat bu prosedürler çok karmaşık olduğu için henüz tam kesin sonuçlar yoktur. (Kesin sonuç için kitlesel araştırmalar gerekir ve bu araştırmaların farklı uzmanlar tarafından yinelenmesi lazım).
4 - Kekemeliğin öğrenilmiş bir davranış olmadığını kim olursa olsun her uzmana sorabilirsin.
Saçma sapan gibi kelimeleri ben olsam kullanmam. Çünkü kekemelik istem dışı olan bir davranış. İnsanların çoğu kekemeliklerinden dolayı anksiyete, sosyal fobi gibi ağır psikolojik sorunlar yaşarlar. Bu konuda insanların kalbini kırmamak için çok hassas olmak gerekir. Kekemeler her yerde haksızlığa uğrarlar, gülenlerden tut, kekemelerin aptal olduğunu düşünenlere kadar... Bu nedenle kekemeliği kendine göre çözmüş biri olarak hala kekeleyen insanlara daha hoşgörülü olmanı tavsiye ederim.
Alıntı:Ben bunu unutturdum kendime. Ne de olsa sonradan öğrenilmiş birşey. Değiştirilebilir. Ben bu konuda kendimi bayağı geliştirdim. Taklit yeteneğimi çok geliştirdim. Tanımadığım birileriyle dublaj sanatçısı gibi konuşuyorum, hem çok hoşuma gidiyor, eğleniyorum, hem de kekelemiyorum. Akıcı konuşurken cümlenin sonunu beklemek çok hoş. Bir de nefesi artık çok sakin ve doğal kullanıyorum. Önceden deli gibi nefes alırdım. Bunu fark ettim. Yine sitem edeceksin bana ama anıl hocanın taktiği çok işe yarıyor.
Daha önce dediğim gibi kekemelik öğrenilmiş bir şey değil, alışkanlık da değil. Ama tabii ki kekemelik sorununu aşmak için herkes belli taktikler, alışkanlıklar geliştirmiş orası ayrı. O taktikleri ve alışkanlıkları değiştirmek mümkündür. Yani örneğin her takılmada göz temasını kesen, gözünü yuman biri gözü açık tutup göz temasını devam ettirmeyi öğrenebilir.
Kekemelik terapileri de senin bahsettiğin şeylerin aynısını yapıyor, kekemelikle veya konuşma tarzıyla oynamak, eğlenmek kekemeliği yenerken en büyük etkenlerdir. Bunun başarılı olması için en hayati şart da kekelemekten korkmamak, yani kekelesen de moralin bozulmaması.
Senin bahsettiğin yöntemleri ben de uygularım hele Türkçe'de Almanca'dan daha fazla uygularım, şive konuşurum, sosyetik bayan moduna geçerim, radyo TV spikerlerini taklit ederim. Hoşuma gidiyor, eğleniyorum ve bunu yaparken kesinlikle kekelemeyeceğimi biliyorum. Ama uzun süre dayanamıyorum. An oluyor yine kendim oluyorum. En geç eşimle konuşurken normal olmam gerekir çünkü bunların taklit olduğunu başkası belki farketmez, eşim bilir ve hemen 'niye öyle konuşuyorsun?' der.
McGuire programı da bunu uyguluyor mesela. Tiyatral konuşma derler. McGuire programından mezun kekemeler öyle düzgün konuşuyor ki kekeme olduklarını ben bile farkedemiyorum. (Hani bir kekeme başka bir kekemeyi daha çabuk tespit eder ya...) Tanıştığım McGuire katılımcıları (Cem Dik olsun, Emmet O'Connell veya Almanya'daki Beate olsun) acayip etkili iletişimcilerdir. Ama kekemeler. Ve konuşurken öğrenmiş oldukları 'silahları' halen kullandıklarının farkındalar. Kekeledikleri anda hemen bildikleri yöntemleri devreye sokarlar. Ve onlarda da en etkili silahlardan biri nefes, bir diğeri de konuşmaları üzerinde çalıştıklarını hiç utanmadan herkese göstermektir. Şu videoyu izlemeni tavsiye ederim (dk. 13'ten sonra)
Ayrıca Anıl hocaya ait değil o taktik, bunu Martin Schwartz geliştirmiş. Uzmanlar arasında kekemelik konusundaki bilimsel olmayan teorisinden dolayı itibar sahibi olmamış ama teknik olarak etkilidir. Fakat tek ve kesin çözüm değildir.
Bu tür teknikler her zaman kimisine yarar kimisine yaramaz, sen mesela faydalanabilmişsin, ne güzel. Ama bahsettiğin tekniğe büyük umutlarla başlayıp fayda görmeyen en az dört kişi tanıyorum. Bu insanlar yemin ederek herşeyi doğru yaptıklarını ama çok kısa süren düzelmeler dışında hiçbir kalıcı fayda görmediklerini söylediler.
Ben veya Ercan, biz kesinlikle bu insanlara suç sendedir demeyiz, şunu yanlış yaptın, bunu yanlış yaptın demeyiz ve iyi bir terapistin özelliği de böyle olmalı. Terapist olmak isteyen biri öncelikle empatili olmalı.
Eğer dikkat edersen biz kekemelikle çok ilgileniyoruz, uluslararası kaynakları takip ediyoruz ama terapi uygulamıyor ve uygulatmıyoruz. Sadece tavsiyelerde bulunup gerçek terapistlere yönlendiriyoruz.
Bahsettiğim dört kişinin moralini de biz düzeltmeye çalıştık. Bizim eleştirimiz bu yöndedir yoksa teknik olarak faydalı olabilir bir şey demiyoruz.
Alıntı:Seninle ilk görüşmemizde çok heyecanlanmıştım. Sanki karşımda bir cumhur başkanı var gibi hissettim. Ama kekelemek inan aklıma gelmedi. Ufak tefek pürüzler oluyor, o da yılların verdiği kalıntılar tabii... Zamanla geçeceğine inanıyorum. Şubattan bu yana 4 ay oldu, geri dönüş olmadı. Costal fazla çalışmıyorum. Sadece geceleri yatarken yapıyorum. O şekil uyuyorum. Sabah kalktığımda kendi kendime yine dublaj sanatçıları gibi konuşup, güne o şekilde devam ediyorum. Ses tonumu değiştirdim.
Ben seni hiç heyecanlı görmedim. Gayet normaldin. Ufak tefek pürüzler dediğin muhtemelen her zaman olacak. En azından olacağını varsay daha rahat edersin.
Geçmesini beklersen sonu hüsran olur. Önemli olanı takıldığın bir anda sana ne oluyor:
- Telaşa mı kapılıyorsun?
- Gayet rahat kesip yeniden mi söylüyorsun?
- Tebessüm edip 'azıcık bekle kekemeliğim tuttu' mu diyorsun?
- Kalbin deli gibi çarpmaya mı başlıyor?
Eğer kekemeliğinle oynamaya hazır isen bu durumları da idare edebilmen lazım.
Alıntı:Videoda anlatılan gibi, kekeme kendi sesini duymazsa kekelemezmiş. Bu da doğru. Sırf eski alışkanlığım gitsin diye susarak unutmaya çalışmıştım, konuşma tarzımı değiştirdim, bu şekilde atlattım. Mükemmelliyetçilik yok ama en azından dışarıda özgürce kekelemek yerine, eğlenerek akıcı konuşuyorum. Üzgünüm ki çoğu kekeme özgürce kekelemeyi tercih etmiyor. Zorunlu gibi görüyorlar. Hal bu ki benim kanaatımca, nefesi sakinleştirip, (heyecan panik korku durumunda sakin olmayı becerebilmeli) ve konuşma tarzlarını değiştirmeleri. Ben bu şekilde çok memnunum.
Sen kendi sesini işitmeden konuştun mu hiç? Bu deneyi yaptın mı hiç?
Biz onu yılda bir kere özyardım grubumuzda yapıyoruz, çok ilginç sonuçlar alıyoruz. Aramızdaki bir bayanda hiçbir değişiklik görmedik onun dışındakilerin hepsinin kekemeliği aniden kesiliyor ve kulaklıkları çıkardıkları anda kekelemeye devam ediyorlar.
İşitme merkezinin konuşmaya etkisi çok büyükmüş demektir. Ama bunu ancak beyin uzmanları çözebilir, bizden sadece kanıtlanması.
Özgürce kekelemek ne yazık ki çoğu kekemenin tek çaresidir. Sen İstanbul'dasın, İstanbul'da her pazar günü buluşmalar düzenleniyor sana tavsiyem git oradaki kekeme arkadaşlarla tanış, kendi ilerlemelerinden bahset, ilham ol.
Eğlenerek akıcı konuşmak tabii ki güzeldir ama her kekemeye nasip olmuyor. Bunu saygıyla karşılaman lazım.
Tavsiyede bulunulur ama her kekemenin kekemeliği farklıdır.
Terapist olmak kolay değil, tek tip terapi der yoktur.
İstanbul'daki konferansta - bak - sen de vardın. Sertan hoca demişti ki kekemelik terapisi konfeksiyon gibi değil, terzilik gibidir. Her kekemeye farklı, kendi kekemeliğine uygun bir konsept uygulamak gerekir.
İşte ne Türkiye'deki '15 günde son' merkezleri böyle bireysel bir konsept uygular ne de Anıl hocan. Herşey tek tip.
O yüzden gerçek terapistlere yönlendiriyoruz.
Gerçek bir terapist kekemeliğin şu veya bu konseptle kesin ve kalıcı olarak geçer de demez. Ama farkedilmeyecek derecede azaltılabilir belki fakat o da kişinin durumuna bağlı. (İsteğe ve azme bağlı da diyemezsin çünkü çok azimli olup da kekemeliklerini bir türlü kontrol edemeyen birçok insan tanıyorum. Saygı duyuyorum, disiplinlerine hayranım, bunların çoğu çok değerli insanlardır çünkü kekemeliklerinden dolayı aşırı derecede sabırlı ve anlayışlılar)
Alıntı:Hiçbir normal insan, mesela "bayram" derken dudaklarını kaskatı sıkıp da bbbb demiyor. Bu dudak kasıntıları çok saçma birşey. Kekelemek tamamen bir saçmalık bence. Bunu hayatımdan çıkardım. Her kekeme yapabilir. Ne olur özgürce kekelemek artık olmasın. Özgürce akıcı konuşun artık.
Kekemeler normal insanlardır ama normal konuşan insanlar değildir. Çoğu kekeme zaten dudaklarını aktif olarak sıkmıyor. Kendilerine sorduğun zaman dudaklarım kasılıyor diyor, yani bunu edilgen (pasif) bir hareket olarak algılıyorlar. Terapide hafif temas gibi önlemler öğreniyor ama araya heyecan da girince belli ortamlarda bu kasılmalar yine olabiliyor.
Ben kendimden biliyorum. Çoğu kez bilinçli olarak hafif temas uyguluyorum yoksa dudaklarım belli kelimelerde (özellikle 'Paulina', 'Palu' gibi belli isimlerde kasılıyor.
Hayatından çıkardıysan ne ala. Ama her kekeme yapamaz, sana söylüyorum. Yine git gör, İstanbul Özgürce Kekele grubunda farklı farklı kekemeler görürsün, onları dinle, onlara kendi tekniklerini göster ama bunları yapabilmelerini bekleme. İnsan makine değil ki debriyaj bozulduğu zaman yeni parça taksın.
Özgürce kekelemek senin için geçerli olmayabilir ama kekemelerin %90'ı için başka çare yoktur. Yoksa kekelememeye odaklandıkları zaman kendini sürekli acayip bir strese sokarlar, o stres de onları zamanla psikolojikmen yıkar.
O nedenle 'özgürce kekele' sloganını kullanıyoruz. Kendilerini özgürleştirmelerini, ulaşılması mümkün olmayan hedeflere kilitlenmemelerini istiyoruz. Kekeleyerek de mutlu olmanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Birinci hedef bu olmalı.
Kekemesin - mutlusun. Gerisi o zaman gelir çünkü artık rahatlayıp kendin olabilirsin.
Zihinde bu değişikliği yaptıktan sonra (ki Van Riper, McGuire gibi etkili terapilerin de ilk aşaması budur) akıcılık da ya kendiliğinden gelir ya da akıcılığı sağlayan yöntemler o zaman daha etkili işler.
İyi akşamlar
Petra