Mobil giriş için Tapatalk uygulaması kullanılabilir.
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Kekemelik
koray
#1
KEKEMELİK

Kekemelik; konuşmanın akıcılığı ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Akıcı konuşmada ritm ve zamanlama büyük önem taşır. Hız, vurgulama ve doğru yerde duraklamalar açısından farklılıklar olsa da akıcı konuşmada sözcükler ve sözcük grupları kendiliğinden akar. Akıcılıkta ortaya çıkan bozukluklar, uygun olmayan duraklamalar, tekrarlar ve benzer problemler konuşmanın doğal akışını etkiler. İşte ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklamalarla ortaya çıkan konuşmanın akıcılığının bozulduğu bu durum ”KEKEMELİK“ olarak adlandırılır.Artık,kişinin ne konuştuğundan çok nasıl konuştuğu dikkat çekmeye başlar.Konuşan kişi de dinleyenler gibi durumu fark+ettiğinde, konuşma güçlüğüne korku ve endişe de eşlik eder. Bazı durumlarda belirgin yüz ve vücut hareketleri konuşma çabası ile birlikte görülebilir.
 HANGİ YAŞLARDA ORTAYA ÇIKAR? 
Kekemelik, genellikle dil gelişiminin erken dönemlerinde ortaya çıkar ( 2-6 yaş). Bazı durumlarda, okul çağında, nadiren yetişkinlikte de ortaya çıktığı görülebilir. Çocukluk hastalığı olarak bakılır. İstatistiklere göre yarıya yakını kendiliğinden geçer, diğer yarısı kalır. Kekeleyenler içinde bir kaç hafta, bir kaç ay süren ve geçenler vardır. Geçmeyip kalanlar yaklaşık % 50 civarındadır. % 75 kadarı 3,5 yaşından önce başlar. Erkeklerde daha sık rastlanır. Erkeklerde rastlanan kekemelik küçük yaşlarda ½ oranındadır. İlkokulda bu oran 1/5 olarak değişir. Kızlarda erkeklere oranla spontan iyileşme daha fazladır. Batı kültüründe okul nüfusunun % 10’ unda kekemelik görülmektedir. Uzakdoğu ve Doğu Asya ülkelerinde de sayılar aynıdır. İlkel kavimlerde ise bu oran aynı hatta daha fazladır. Davranış standartlarının yüksek olduğu toplumlarda kekemelik fazla, kriter davranış standartı, çocuktan beklenti, rekabet anlayışı fazladır. Daha toleranslı, rekabet ve cezanın az olduğu toplumlarda kekemelik daha az görülmektedir. 
KEKEMELİĞE YOL AÇAN SEBEPLER 
Kekemeliğin nedenleri konusunda ileri sürülen görüşler oldukça değişik ve çoktur. Ancak kekemeliğin tek bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmadığı görüşü hakimdir. Kimi uzmanlar, kekemeliği yapısal bir bozukluk olarak ele alırken, kimi öğrenilmiş bir davranış, bir direniş belirtisi olarak tanımlamakta, bir başkası da çevresel nedenlerin kekemelikte önemli rol oynadığı görüşünü savunmaktadır.  

Kalıtımsal da olabilir, ailede varsa çocukta olma olasılığı artar. Kekemelik davranışları çok değişken olabilir.Bazen şiddeti artarken, bazen hiç görülmez veya şiddeti azalır. Kendinden küçüklerle konuşurken, şarkı söylerken, (ezberden söylediği için, dikkat konuşmadan başka şeye çekildiği için) toplu halde konuşurken, söyleyecekleri yazılı olarak verildiğinde, birisinin söylediği tekrar edilirken, kendileri otorite konumunda ise kekemelik azalır, bazen de kaybolur. Bazen alışılmışın dışında bir tarzla konuşursa: bağırmak,tiz sesle konuşmak, fısıldamak, konuşma temposunu yavaşlatma gibi durumlarda kekemelikte azalma görülebilir. Ritmik konuşmada da kekemelik azalabilir. 
Hangi durumlarda çoğalıyor? 
Telefonla konuşurken (sadece konuşma ön planda olduğu için), kalabalık önünde, söylenmesi zor sözcüklerde, zaman baskısı olduğunda, sabırsız dinleyicilerle, (siz konuşurken başka şeylerle ilgilenen, sürekli saatine bakan, devamlı gözlerini kaçıran, konuşmacının sözünü tamamlayan dinleyici) söyledikleri anlaşılmayıp tekrarlatılınca, sosyal tedirginliğin fazla olduğu durumlarda kekemelik şiddetlenir. Çift dil bilenlerin bazıları, bir dilde kekeliyor,bir dilde kekelemiyor veya kekelemesi azalıyor. 
Sebepleri ile ilgili birçok teori vardır; 
1. Nevroz Teorisi: Kekemeliğin nörotik bir davranış olması teorisidir. Psikanaliz yöntemi yaygın olduğu zamanlarda (Freud) bu görüş yaygın. Birçok nevroz teorisi var.Kekemelik oral ve anal erotik gereksinmeleri karşılar. Bir başka görüş ise bilinç altından kendi kendine konuşmayı engelleme çabası demiştir. Bunlar yanlıştır.Kekemelik bir sendrom değildir, davranış bozukluklarıyla birlikte görülmez. Gerek kekemelerde gerekse ailelerinde normalden fazla nevrotik davranışlar görülmüyor. 
2. Öğrenilmiş bir davranış olduğu teorisi:
Doğuştan değil sonradan öğrenilmiş bir davranıştır. 
a. Wendell Johnson’ın Diagnosofenik Teorisi: (tanıdan kaynaklanan) Bütün çocuklarda konuşma akışı sorunları olur. Ancak anne babalar normal tekrarlara kekemelik teşhisi koyup çocuğa bunu hissettirirlerse, çocuklar kendilerini kekeme sanıp kekelemeye çalışırlar. Bu teori ne tümüyle yanlış ne tümüyle doğrudur. Doğruluk payı ailelerin tutumu ama bu tutum kekemeliği başlatıyor mu? kesin değil. 
b. Sheedon’a göre: Konuşma isteği ile konuşmaktan kaçınmanın isteği çelişkisinden doğmaktadır. Konuşma güdüsü kaçınma güdüsünden yeterince yüksek konuşulur (kişi rahat rahat konuşur). Kaçınma üstün gelirse konuşamaz, sessiz kalır. Eğer bu güçler eşitse kekemelik oluşur, demiştir. 
[Resim: 282003015c2673656e4c9.png]
 c. Klasik Şartlanma Teorisi: Çocukluktaki tekrarlar strese bir reaksiyondur. Eğer bu tekrarlar, yine kelimeler, durumlar, kişiler, dinleyiciler, değişik konuşmacı durumları gibi olumsuz duygularla beslenirse kekemelik doğar. 
3. Kekemeliğin fizyolojik aksama/eksiklik olması: 
Diğer görüşler kekemeliği nasıl çevresel faktörlere bağladılarsa, bu gruptaki görüşler de kekemeliği kişinin kendisinde aramaktadır. 
a. Serebral Dominans Teorisi: Kekemelerde gelişmemiş bir dominans olduğunu söyler. İnsanlar sol yarıküreyi baskın olarak kullanırlar,bazı çocukların sağ yarıküresi fazla baskınlık gösterir.Bu çocuklara sol elle yazarken sağ elle yaz diye zorlama yapılmış ve o nedenle kekemelik ortaya çıkmıştır.Örn: Çift taraflı dinleme testlerinde 2 kulağa ayrı sözcükler verilir ve hangilerini daha çok hatırladığına bakılır.Normaller-beklenildiği üzere – sağ kulağa verileni daha fazla hatırlarlar.Kekemeler de sağ kulağa verileni daha fazla hatırlarlar ama sağ kulak avantajı daha azdır. 
b. Gecikmiş İşitsel Geri-iletim/bildirim (feedback) Teorisi: Normal insanlar ağızlarından çıkanı 1 sn. gecikme ile bazen daha da az duyuyorlarsa konuşma mekanizmaları bozuluyor ve kekeliyorlar, şaşırıyorlar. Demekki kekemelerde de böyle oluyor. 
c. Konuşmanın Koordinasyonu için Fizyolojik Kapasitenin Azlığı:
1. Zihinsel motor bozukluk 2. Algısal bozukluk 3. Fonasyon,artikülasyon ve respirasyonun motor koordinasyonunda bozukluk 4. Konuşma üretiminin içinde yatan merkezi sistem süreçlerinde bozukluk 
4. Eklektik teoriler (birşey eklektik olduğunda tek başına değil karmadır):Eklektik bakış açısında kişi tek başına ele alınır. Eğer pekçok faktörün birarada olabileceği kabul edilirse tedavide de pekçok yönden yaklaşılır. Böylece kişilere göre değişik tedaviler ortaya çıkabilmektedir.

KEKEMELİĞİN SEMPTOMLARI 
1- ENGELLERİ 
a- Tekrarlar:Tekrarlanan birden fazla sözcük olabilir. Tek sözcük, hece ,ses olabilir. Bazen ses ve heceyi ayırdetmek zor olabilir.(P-p….peki, olol…….olmaz, ben de- ben de –ben de geleceğim gibi) Bunlar hep ilk hece ilk ses ilk sözcüktür.Genellikle sözcük ve daha uzun ifade tekrarlanıyorsa tehlike az, ses ve hece tekralanıyorsa tehlike var demektir.Bu da daha yerleşik bir kekemeliktir. b- Uzatmalar: Sesleri uzatma şeklindedir. Örneğin ünlülerin hepsi ve ünsüzlerin bir kısmı uzatılır.( fffff….fare, aaaa….aldım) c- Patlamalar : Düzensiz solunum ve kararsız konuşmaya bağlı olarak sözcüklerde alışılmadık vurgulamaların ortaya çıkmasıdır.Aslında bir çeşit uzatmadır. Patlamalı kapantılı sesler patlatılıyor.Basınç biriktirip o süreyi uzatıyor, kapalı fazın fazla uzatılması ve çok beklediği için de basınç artıyor ve ses aspirasyonla çıkıyor.(p…p…pantaloon) d- Sessizlik:Gereğinden fazla duraklamak, uygunsuz yerde duraklamalar, sözcük başında bazen de sözcük arasında olabiliyor.(Vurgulu heceden sonra duraklama olabiliyor.) 
2- SÜRESİ 
Bu semptomların süresi de çok önemlidir. Yüz sözcük veya yüz cümle alınıp kaç defa takılmış, kaç engel olmuş ve bunların her birinin süresi toplanıp ortalamaları alınır.Kekelemenin ortalama süresi aşağı yukarı 1 saniyedir.(orta derecede kekeleyen)
3- SIKLIK 
Kullandığı sözcük ya da hecenin kaçta kaçında kekelediği önemlidir. Ortalama olarak kullandıkları sözcüklerin %10 unda, hecelerin % 15 inde kekelerler. Bu durumdan duruma değişir. En hafifi %5, en ağırı %25-%75 tir. 
4- DAĞILIM
 Hangi sözcüklerde hangi seslerde kekeliyor, belli bir düzeni var mı? Buradaki amaç tutarlılık kavramının belirlenmesidir. Aynı paragrafı tekrar tekrar okutunca aynı seslerde, hecelerde, sözcüklerde kekemelik olup olmadığı belirlenir. % 65 - % 70 tutarlılık vardır, genelde aynı sözcüklerde kekelerler. Belli ses korkuları belli hece korkuları var mı?
 5- EK SEMPTOMLAR
Belli bir sesin çıkartılması ve konuşma sırasındaki gerginliğin atılmaması, nefesin engellenmesine ve tıkanmasına yol açar. Karşılıklı konuşmayı kontrol edebilmek için gösterilen mücadelenin işaretleri açık olarak görülebilir. Konuşmanın akıcılığı ve ritmi bozulmakla birlikte yüzde gerilim, kaş-göz oynatma , başın ani hareketleri, bütün bedende istenmeyen jestler gözlenebilir ve her ses birimi bu tıkanmalardan etkilenebilir. Konuşmada güçlük yaşandığı anda bazen fazladan sözcük ve sesler eklenir: aman!, ya! , yani!, sey! gibi .
 *FİZYOLOJİK SEMPTOMLAR
Kekemelerin bir takım fizyolojik semptomlarının heyecan ve egzersiz sonucunda ortaya çıktığı görülmüştür. Hızlı kalp atışı, fazla adrenalin salgılanması, artan refleksler, kan dağıtımında değişiklik, beyin dalgalarında değişiklik. Konuşma organlarıyla ilgili fizyolojik semptomlara baktığımızda yanlış soluma, nefes alırken konuşmaya çalışma, larinks kaslarında aşırı hareketli ve telaşlı durum ve koordinasyon bozukluğu. Bazı çalışmalar kekemelerin el becerilerini ve artikülasyonunu da yavaş bulmuştur. 
NE ZAMAN YARDIM GEREKİR?
 2-6 yaş arasındaki çocuklar genellikle sözcük ve cümleleri tekrarlarlar. Konuşmalarında “ımm, şeyyy, eeee..” sıkça kullanılır. Bu normal “akıcı olmayan konuşma” olarak adlandırılır. Eğer bu dönemde çocuğun konuşmayı öğrenmeyi sürdürdüğünü, yepyeni sözcüklerle karşılaştığını, bu sözcükleri cümlede yerli yerine oturtmak için çabaladığını, konuşma ile ilgili kaslarının gelişmekte olduğunu, sorularla keşiflere yöneldiğini dikkate alırsanız, bu yoğun çaba gerektiren süreçte onun konuşmasının akıcılığının zaman zaman bozulmasını anlayışla karşılayabiliriz.
 Eğer;
 * Çocuğun konuşması ile ilgili kaygı yaşıyorsanız, * Çocuk konuşma ile mücadeleye girişmiş görünüyorsa ya da zorlandığında konuşmasının akıcılığı bozuluyorsa, * Konuşma ile ilgili kaslarda artan bir gerginlik dikkatinizi çekiyorsa yardım almak gerekir. Kekemelik için psikiyatristlerden, psikologlardan, özel eğitim öğretmenlerinden, çocuk gelişimi ve eğitimcilerinden, odyologlardan, psikolojik danışmanlardan, nörologlardan da destek alınabilir. 
TEDAVİDE; *Psikoloji *Aile tutumları, yaklaşımları, inançları *Konuşma davranışları *Yaşı en önemli faktörlerden biridir. 

AİLEYE VE ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
 • Çocuk kekemeliğiyle ilgili olumlu ya da olumsuz duygular yaşıyor olabilir; bu konuda konuşmak istiyorsa onunla konuşun. Kekemeliğin farkında olduğunuzu, onu kabul ettiğinizi hissettirin. 
• Çocuk sizinle konuşmaya istekli değilse ya da bazı kaygıları varsa, konuşmaya zorlamamak en iyisi. Ancak, onunla iletişime her zaman hazır olduğunuzu belirtebilirsiniz.
 • Konuşurken çocuğa yeterince zaman tanıyın, aceleci ya da sabırsız olduğunuz izlenimini asla vermeyin. Konunun aniden değiştirilmesi ya da konuşmanın sık sık kesilmesi de aceleci davranıldığının göstergesidir. Bunlardan kaçının. Zaman sınırlamaları, akıcı konuşmayı engeller. 
• O konuşurken sorun yaşadığında cümleyi onun yerine tamamlamayın, sözcük eklemeyin. Seçtiğiniz sözcükler kimi zaman onun söylemek istediğini karşılamayabilir,bu da sorunu daha da arttırabilir. 
• Çocuktan “zor” olan sözcük yerine “kolay” olanını kullanmasını istemeyin, bu sadece o sözcüklerle ilgili korkuyu arttırır.
• “Yavaş ol”, “rahatla”, “konuşmadan önce düşün” gibi önerilerden uzak durum. Bu öneriler yapıcı öneriler değildir, öğrenciye yardımcı da olmayacaktır. 
• Onun nasıl söylediğinden çok ne söylediğine odaklanın ve onu sözel etkinliklere katılım konusunda yüreklendirin.
 • Ona nasıl bakıyor olduğunuz ya da ne yaptığınız en az ne söylediğiniz kadar önemlidir. Hepimiz iletişim kurarken yüz ifadelerini ve beden dilini dikkate alırız, çocuklar ise sözel olmayan bu tarz iletişime karşı çok daha duyarlıdırlar. Bu nedenle onunla iletişiminizde rahat bir beden dili kullanın, dudak ve ağız hareketlerine bakmaksızın göz kontağını sürdürün. 
• Eğer çocuk kekemelikle ilgili terapi ya da destek eğitimi alıyorsa, aile ve uzmanlarla işbirliği içinde olun. 
• Siz konuştuktan sonra, çocuğun size cevap verebileceği yeterli zamanı tanıyın. 
• Çocuğun hangi ortamlarda daha akıcı konuştuğunu gözlemleyerek belirleyin. Bu ortamlar onun kendini daha rahat ve güvenli hissettiği ortamlar olabilir, bu ortamları arttırın. 
• Onun yaşantışı için süreklilik gösteren, sağlıklı bir program oluşturun, yeterince uyuması, dengeli beslenmesi gibi ihtiyaçlarını gündelik yaşamında dikkatle ele alın. 
• Çocukta duygusal çatışma ve gerilim yaratan durumları gözleyip belirleyin, mümkün olduğunca bunlardan sakının. 
• Çocuk akıcı konuşmadığında da akıcı konuştuğundaki gibi davranın. Onu baskı altına almaksızın konuşması için cesaretlendirin. Sakin bir konuşma ve dinleme ortamını sağlamaya çalışın. 

Kekemelik bir tabu değildir, dünyanın sonu demek de değildir, iletişimde yaşanan, önüne geçilebilen ve kontrol edilebilen bir güçlüktür.Kekeme çocuğa yardımcı olmanın anahtarı sorunu bilmektir. 

KAYNAKÇA: Ege, P. (1993) Konuşma Eğitimi Dersi Yüksek Lisans Programı Notları Hacettepe Üniversitesi 
Özel Eğitim Daire Başkanlığı; Konuşma Eğitimi ve Kekemelik El Kitapçığı - 2004
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 25/11/2024, 03:40