Merhaba arkadaşlar,
Van Riper terapisinde 'kontrol kaybı' kavramı merkezi bir rol oynamaktadır. Bu arada kontrol kaybını elbette ki iyice tanımlamak gerekir.
Alman terapisti Andreas Starke 'her bir kekemelik olayı bir çeşit kontrol kaybıdır' der. Bu konuyu Alman forumunda da tartışmaya sunduk ve arkadaşların bu kavramı çok farklı yorumladığını fark ettik.
Van Riper'in kendisi insanların artık sağını solunu görmediği, tek amaçlarının söyleyemedikleri O kelimeyi söylemek olduğu, bunu söylemeye ne kadar zaman uğraştıklarını bilemedikleri, nihayet söyledikten sonra daha ne söylemek istediklerini icabında unuttukları o anı 'küçük ölüm' (la petite mort) diye tanımlıyor. Bu tür anlar genellikle insanda ter dökme, kalp çarpıntısı ve utanma gibi fiziki ve psikolojik sonuçlara da yol açar.
Esas ele almamız gereken, konuşmaya devam edemediğimiz andır.
Ben bir şey söyleyeceğim örneğin: 'Merhaba, nasılsın?'
'Merhaba, n...' diyorum ne N harfine adeta yapıştığımı hissediyorum. Biz buna daha iyi anlaşılması için 'konuşma direnci' diyelim. Yani benim hissettiğim harfin üzerinde bir direncin olması, bu direnç nedeniyle konuşmaya devam edemiyorum.
'Nasılsın' kelimesini diyemeyeceğimi ya söylemek istediğim anda fark ederim ya da önceden hissederim. Önceden hissedersem önlemimi alabilirim, bildiğim bir modifikasyon tekniğini devreye sokabilirim.
Ancak takılacağımı önceden sezmezsem duygu kısır döngüsüne kapılma durumuyla karşı karşıyayım.
İyice duyarsızlaşmamışsam ve karşımdaki insan beklenti içinde ise 'nasılsın' kelimesini söyleyemeyeceğimi hissettiğim anda telaşlanırım.
'n...' den ilerisi yoksa genellikle ilk başvuracağım yöntem gücü yükseltmek, bastırmak olur.
Bu sefer 'n... n... n...' çıkar ama daha ilerisi yok.
Artık her kekemenin kendine özgü yöntemleri var, sonuçta hep birbirine benziyor. Örneğin herkesin başvurduğu yöntemler
O nedenle en önemlisi bu anı yakalayıp kendini kontrol kaybına kaptırmamak.
'Merhaba n...' ye kadar kontrol senin elinde. Bizim elimizde olmayan şey N'nin üzerinde hissedilen ve konuşmaya devam edemememize sebep olan direnç. O bizim dışımızda olan bir şey. Ama o direnç geçicidir. Ben üzerine düştükçe sertleşir, geri çekildikçe gevşer ve er geç kendiliğinden çözülür.
Ancak iyi bir terapi almamış kekemelerin çoğu nedense şimdi devam etmenin hayati önem taşıdığını düşünerek kendini kaybederler. Halbuki en doğru davranış takıldığımız anda hemen kendi kendimize 'dur' demek.
Maksat kaybettiğimiz kontrolü tekrar ele geçirmek.
Terapide bunun yöntemlerini öğrenirsiniz. Öncelikle elinizi de kullanarak yüz, boğaz, göğsünüzde nerede kasılma oluştuğunu farketmesini öğrenirsiniz. Kasları kendi isteğinizle kasmayı veya gevşetmeyi öğrenirsiniz. Blok anında terapistin el işareti üzerine stop etmesini öğrenirsiniz. Genelde algı gücünüzü pekiştirmeyi öğrenirsiniz.
Modifikasyon çeşitli aşamalarla öğretilir ama en önemli aşama takılma anında artık ilerlememek ve o anki duruşu dondurmak (freeze). Yani 'nasılsın' diyeceksem ve N'ye takılmışsam dilim üst damağımda yapışık, ağız hafif açık yani N duruşunda.
Çeşitli ön çalışmalarla yavaşlatılmış vaziyette ve sadece pandomim olarak konuşma hareketlerini çalışırım: 'N-a-s-ı-l-s-ı-n'. Ses hiç yok, takılma da öyleyse mümkün değildir. Ve dilimin ağzımda nasıl oynadığını iyice hissederim.
Daha sonra sesi de katarak çok ağır (yavaş) bir şekilde 'n-a-s-ı-l-s-ı-n' derim. En sonunda normal bir şekilde 'nasılsın'.
Bu konuda ustalaştıktan sonra pull-out denilen modifikasyon yöntemi şu şekilde gelişir:
Daha detaylı sorularınızı beklerim.
Petra
Van Riper terapisinde 'kontrol kaybı' kavramı merkezi bir rol oynamaktadır. Bu arada kontrol kaybını elbette ki iyice tanımlamak gerekir.
Alman terapisti Andreas Starke 'her bir kekemelik olayı bir çeşit kontrol kaybıdır' der. Bu konuyu Alman forumunda da tartışmaya sunduk ve arkadaşların bu kavramı çok farklı yorumladığını fark ettik.
Van Riper'in kendisi insanların artık sağını solunu görmediği, tek amaçlarının söyleyemedikleri O kelimeyi söylemek olduğu, bunu söylemeye ne kadar zaman uğraştıklarını bilemedikleri, nihayet söyledikten sonra daha ne söylemek istediklerini icabında unuttukları o anı 'küçük ölüm' (la petite mort) diye tanımlıyor. Bu tür anlar genellikle insanda ter dökme, kalp çarpıntısı ve utanma gibi fiziki ve psikolojik sonuçlara da yol açar.
Esas ele almamız gereken, konuşmaya devam edemediğimiz andır.
Ben bir şey söyleyeceğim örneğin: 'Merhaba, nasılsın?'
'Merhaba, n...' diyorum ne N harfine adeta yapıştığımı hissediyorum. Biz buna daha iyi anlaşılması için 'konuşma direnci' diyelim. Yani benim hissettiğim harfin üzerinde bir direncin olması, bu direnç nedeniyle konuşmaya devam edemiyorum.
'Nasılsın' kelimesini diyemeyeceğimi ya söylemek istediğim anda fark ederim ya da önceden hissederim. Önceden hissedersem önlemimi alabilirim, bildiğim bir modifikasyon tekniğini devreye sokabilirim.
Ancak takılacağımı önceden sezmezsem duygu kısır döngüsüne kapılma durumuyla karşı karşıyayım.
İyice duyarsızlaşmamışsam ve karşımdaki insan beklenti içinde ise 'nasılsın' kelimesini söyleyemeyeceğimi hissettiğim anda telaşlanırım.
'n...' den ilerisi yoksa genellikle ilk başvuracağım yöntem gücü yükseltmek, bastırmak olur.
Bu sefer 'n... n... n...' çıkar ama daha ilerisi yok.
Artık her kekemenin kendine özgü yöntemleri var, sonuçta hep birbirine benziyor. Örneğin herkesin başvurduğu yöntemler
- Yeniden nefes alıp bir daha denemek
- İsteyerek veya istemeyerek gözleri kapatmak
- El veya ayak hareketleriyle bloktan çıkmaya çalışmak
O nedenle en önemlisi bu anı yakalayıp kendini kontrol kaybına kaptırmamak.
'Merhaba n...' ye kadar kontrol senin elinde. Bizim elimizde olmayan şey N'nin üzerinde hissedilen ve konuşmaya devam edemememize sebep olan direnç. O bizim dışımızda olan bir şey. Ama o direnç geçicidir. Ben üzerine düştükçe sertleşir, geri çekildikçe gevşer ve er geç kendiliğinden çözülür.
Ancak iyi bir terapi almamış kekemelerin çoğu nedense şimdi devam etmenin hayati önem taşıdığını düşünerek kendini kaybederler. Halbuki en doğru davranış takıldığımız anda hemen kendi kendimize 'dur' demek.
Maksat kaybettiğimiz kontrolü tekrar ele geçirmek.
Terapide bunun yöntemlerini öğrenirsiniz. Öncelikle elinizi de kullanarak yüz, boğaz, göğsünüzde nerede kasılma oluştuğunu farketmesini öğrenirsiniz. Kasları kendi isteğinizle kasmayı veya gevşetmeyi öğrenirsiniz. Blok anında terapistin el işareti üzerine stop etmesini öğrenirsiniz. Genelde algı gücünüzü pekiştirmeyi öğrenirsiniz.
Modifikasyon çeşitli aşamalarla öğretilir ama en önemli aşama takılma anında artık ilerlememek ve o anki duruşu dondurmak (freeze). Yani 'nasılsın' diyeceksem ve N'ye takılmışsam dilim üst damağımda yapışık, ağız hafif açık yani N duruşunda.
Çeşitli ön çalışmalarla yavaşlatılmış vaziyette ve sadece pandomim olarak konuşma hareketlerini çalışırım: 'N-a-s-ı-l-s-ı-n'. Ses hiç yok, takılma da öyleyse mümkün değildir. Ve dilimin ağzımda nasıl oynadığını iyice hissederim.
Daha sonra sesi de katarak çok ağır (yavaş) bir şekilde 'n-a-s-ı-l-s-ı-n' derim. En sonunda normal bir şekilde 'nasılsın'.
Bu konuda ustalaştıktan sonra pull-out denilen modifikasyon yöntemi şu şekilde gelişir:
- takıldığın anı yakalamak ve devam etme niyetinden vazgeçmek
- söylenecek harfin start pozisyonunda kalmak (yani ağzı kapatıp nefes verip konuşma eylemini sonlandırmamak)
- kontrolü ele geçirip %110 güç ile kelimeyi kontrollü şekilde söylemek
Daha detaylı sorularınızı beklerim.
Petra
#kekelemek #kekemelik #vanriper