Merhaba arkadaşlar,
dün Logopedi* günü vesilesiyle özyardım grubumuzun en verimli görüşmelerimizden birini gerçekleştirdik.
Yaklaşık 15 kekeme arkadaşımızın ötesinde 5 tane terapist toplantımıza katılarak çok güzel ve derin sorular sordular.
İlk sordukları soru şuydu:
Grup üyemiz Peter (55 yaşında) şöyle söyledi:
Aynı Peter arkadaş ayrıca şu tabloyu çizdi:
Bunun üzerine terapistlerden biri (30 yıllık kekemelik terapisti Marc) dedi ki:
Ayrıca şöyle dedi:
15 günde son gibi merkezlerin (Almanya'da Greifenhofer Enstitüsü ve Amsterdam'da Del Ferro)'dan bahsettik. Bunların kekemeliği yok edebilecekleri konusunda reklam yaptıklarını ve bunun etik olmadığını konuştuk. Acaba biz terapistler 'kekemeliği yok edemeyiz' dediğimiz için insanlar bize gelmiyorlar mı? diye karşılıklı soru sorduk. Terapistler tek sesle bize herşeye rağmen geliyorlar çünkü kendilerini doğru yönlendirdiğimizi hissediyorlar dedi.
Bu sefer ACT terapisine de değinildi. Bir arkadaşımızın ACT terapisini duyarsızlaştırma aşaması yerine kullanmak istediğini söylediğimde Bonn Terapisi kadrolu elemanı ve doçent Kirsten şaşkınlıkla tepki verdi.
ACT terapisinin sadece kekemelikle sınırlı olmadığına, psikolojinin çeşitli alanlarında etkin olduğuna vurgu yaptı fakat kekemelik terapisinde DUYARSIZLAŞTIRMA aşamasında kullandıklarını, duyarsızlaştırma çalışmalarında daha ince, daha küçük adımlarla ilerlenebildiğini söyledi.
Geri dönüşler, kekemeliğin yeniden nüksetmesiyle ilgili sorular geldi. Terapistler kendi danışanlarını bu konuda sürekli hazırladıklarını geri dönüşlerin istisna değil, olağan olduğunu ve kekemliğin dalgalarla azalıp yükseldiğini anlattıklarını söylediler.
Kirsten dedi ki
Bunun dışında daha birçok konuyu konuştuk. Banda almadım, aklımda tutmaya çalıştım.
Aklıma başka önemli konular gelirse yazıma ek yapacağım.
Dün akşam toplantıdan ayrılırken beni müthiş bir mutluluk sardı. Tüm çalışmalarımızın doğru olduğunu, Türkiye'deki arkadaşlarımıza yönelik yönlendirmelerimizin yerinde olduğunu anladım.
Başarılarımızın ve başarılarınızın devamını dilerim
Petra
*) Logogedi = dil ve konuşma terapistlerinin bilim dalıdır
dün Logopedi* günü vesilesiyle özyardım grubumuzun en verimli görüşmelerimizden birini gerçekleştirdik.
Yaklaşık 15 kekeme arkadaşımızın ötesinde 5 tane terapist toplantımıza katılarak çok güzel ve derin sorular sordular.
İlk sordukları soru şuydu:
Alıntı:Aranızda dil ve konuşma terapisti sayesinde kekemeliğine karşı olan bakış açısını değiştiren var mıdır?
Grup üyemiz Peter (55 yaşında) şöyle söyledi:
Alıntı:25 yaşıma kadar kekemelik bütün hayatımı belirliyordu. Tek bir hedefim vardı, bu kekemelik gitsin başımdan defolsun da önüm açılsın. Ondan sonra terapiste gittim. Benim terapistim yeni mezun olmuş genç bir bayandı, hemen hemen yaşıtımdı. Beni elimden tuttu, fırınlara götürdü, 3 metre mesafeyle arkasında durmamı istedi ve fırıncıya 'bababababababana ü-ü-ü-ü-ü-üç tane so-so-so-somun e-e-e-e-ekmek ver' şeklinde gözünü kırpmadan kekeledi. Bunu izleyici pozisyonundan yaşamak benim için ufuk açıcı oldu. Ne fırıncı bozuntuya verdi ne de terapist bir utanç belirtisi gösterdi. Ben kekelediğim zaman kendi halimde oluyor, sağımı solumu görmüyor, sonrasında müthiş bir utanç duygusu hissediyordum. Ama terapistim bunun gereksiz olduğunu bana yaşattı. Ondan sonra kekemeliğe karşı mücadeleyi bıraktım ve gerçekten faydalı yöntemler aramaya başladım.
Aynı Peter arkadaş ayrıca şu tabloyu çizdi:
Alıntı:Bir canavar var pusuda bekleyen. Nereye gidersen git her zaman oradadır. Sen sürekli onunla savaş halindesin, sürekli korkuyla sana saldırmasını bekliyorsun. Arabanı sürüyorsun, önden kendini arabanın önüne atar, arkadan seni kovalar. Aslında yapacağın en doğru şey dur, kapıyı aç, canavara de ki 'haydi sen de bin ama nereye gideceğimizi ben belirlerim'. Ondan sonra yoluna devam et. Ancak bu şekilde canavarı evcilleştirebilirsin.
Bunun üzerine terapistlerden biri (30 yıllık kekemelik terapisti Marc) dedi ki:
Alıntı:Ben çocuklarla çalıştığım zaman benzer bir tabloyla oynuyorum. Çocuklara derim ki: kekemeliği bir yaratık, bir hayalet olarak düşün. Korkuyla beslenir, heyecanla beslenir. Korku, heyecan gibi besinler aldıkça büyür, korku heyecan gibi gıdalar olmayınca aç susuz kalır küçülür. Biz hayaletimizi beslemeyelim, onu aç susuz bırakalım. Cesur ve korkusuz olmayı öğrenelim.
Ayrıca şöyle dedi:
Alıntı:Kim olursa olsun anne babalar veya kekemeler, herkes bu illet yok olsun gitsin diyor. Ama ben bir terapist olarak böyle boş bir vaatte bulunamam. Diyemem ki ben bir büyü yapar kekemeliği yok ederim. Herkese karşı gerçekçi olmalıyız. Anne-babalara çocuğun yaşına göre kekemelik daha geçebilir veya muhtemelen geçmez demem lazım. Ama en önemlisi şu: Ben bir terapist olarak size kekemeliğin filizlenmesine, yeşermesine izin vermemesini öğretirim. Kekemeliği ortadan kaldıramayız belki ama onun sorun olmamasını ve kekemeliği besleyen faktörlerin yok olmasını sağlayabilirim.
15 günde son gibi merkezlerin (Almanya'da Greifenhofer Enstitüsü ve Amsterdam'da Del Ferro)'dan bahsettik. Bunların kekemeliği yok edebilecekleri konusunda reklam yaptıklarını ve bunun etik olmadığını konuştuk. Acaba biz terapistler 'kekemeliği yok edemeyiz' dediğimiz için insanlar bize gelmiyorlar mı? diye karşılıklı soru sorduk. Terapistler tek sesle bize herşeye rağmen geliyorlar çünkü kendilerini doğru yönlendirdiğimizi hissediyorlar dedi.
Bu sefer ACT terapisine de değinildi. Bir arkadaşımızın ACT terapisini duyarsızlaştırma aşaması yerine kullanmak istediğini söylediğimde Bonn Terapisi kadrolu elemanı ve doçent Kirsten şaşkınlıkla tepki verdi.
ACT terapisinin sadece kekemelikle sınırlı olmadığına, psikolojinin çeşitli alanlarında etkin olduğuna vurgu yaptı fakat kekemelik terapisinde DUYARSIZLAŞTIRMA aşamasında kullandıklarını, duyarsızlaştırma çalışmalarında daha ince, daha küçük adımlarla ilerlenebildiğini söyledi.
Geri dönüşler, kekemeliğin yeniden nüksetmesiyle ilgili sorular geldi. Terapistler kendi danışanlarını bu konuda sürekli hazırladıklarını geri dönüşlerin istisna değil, olağan olduğunu ve kekemliğin dalgalarla azalıp yükseldiğini anlattıklarını söylediler.
Kirsten dedi ki
Alıntı:Biz her zaman her danışanımıza bunu söyleriz. İlk akıcılığın 'lucky fluency' olabileceğini, bunun kalıcı olmayacağını ve kekemeliğin geri geleceğini söylüyoruz. Buna rağmen hemen hemen her danışanımız ilk nüksetmede: 'Ben hep çok ender rastlanan istisnalardan biri olacağımı ummuştum. Meğer terapistim haklı çıktı' itirafında bulunuyor.
Bunun dışında daha birçok konuyu konuştuk. Banda almadım, aklımda tutmaya çalıştım.
Aklıma başka önemli konular gelirse yazıma ek yapacağım.
Dün akşam toplantıdan ayrılırken beni müthiş bir mutluluk sardı. Tüm çalışmalarımızın doğru olduğunu, Türkiye'deki arkadaşlarımıza yönelik yönlendirmelerimizin yerinde olduğunu anladım.
Başarılarımızın ve başarılarınızın devamını dilerim
Petra
*) Logogedi = dil ve konuşma terapistlerinin bilim dalıdır
#kekelemek #kekemelik #vanriper