Forum aktif.Güncelleniyor!
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Terapilerde Hedef Ne Olmalı?
PetraS
#1
Merhaba arkadaşlar,
çoğunuz çeşitli merkezlerde ve kurumlarda 'kurs' ya da 'terapi' adı altında kekemelik eğitimi görmüşsünüzdür.

Terapistlerin vaatlerini çokça ele aldık, gerçekçi bir terapisti yalancıdan nasıl ayırabileceğinizi de detaylı anlattık. Bugün de kekemelerin umut ve beklentilerine ve gerçekçi hedeflere yönelmek istiyorum.

Kekemelerin Umut ve Beklentileri

Her kekemenin umudu elbette ki bir gün kekemelikten kurtulmak, sürekli ve her yerde akıcı konuşmaktır. Bu umut maalesef çoğu zaman gerçekçi değildir.

Kaldı ki en iyi terapist bile bir kekemeyi ilk kez dinlediği zaman onun değerlendirmesini yaptığı zaman tam bir teşhis koyamaz.
Kekemelik teşhisi tabii ki kolay konur ama bazen ikincil semptomlar gerçek / ham kekemeliği o kadar örtüyor ki asıl kekemeliğin ne kadar inatçı olduğunu kestirmek mümkün değildir.
Alıntı:Terapinin sonunda hep akıcı ve kekelemeden konuşmak istiyorum

Eğer bir danışan bu cümleyi söylerse terapistin de görevi ona gerçekçi hedefler sunmaktır.
Her kekeme hatta en ağır vakalar bile belli başlı ufak hilelerle akıcı konuşturulabilir. Bu metronom vasıtasıyla mümkündür, konuşma tarzını değiştirerek mümkündür, dikkati başka konular üzerine odaklayarak (örneğin nefes kontrolü yaparak) mümkündür ama bütün bunlar 
  • kalıcı değildir
  • gerçek yaşamda pratik değildir
  • bir danışan bunu yapamıyorsa veya yapmak istemiyorsa da yargılanacak bir durum değildir.
İyi bir terapist bunun farkında ve o yüzden danışanını gerçekçi hedefler konusunda aydınlatır.
Alıntı:Senin kekemeliğini ortadan kaldıramam, sana sadece daha akıcı ve kendinle barışık, asgari düzeyde kekelemeyi öğretebilirim.

Hedef sürekli ve her yerde kekelememek ise danışanın hüsrana uğrayacağı kesindir. 
Ama eğer hedef yukarıda belirtildiği gibi ise her katedilen mesafe bir kazanç olur.

Bir danışan sadece kekelememeye kilitlenirse terapiden sonra yaşadığı her takılma bir başarısızlık gibi olur.
Ama danışan zaten ileride de kekeleyeceği konusunda aydınlatılmış olup kendine bir tolerans payı tanırsa kekelemek de sorun teşkil etmez.

Neyi hedeflemeliyiz?

Çevremdeki onlarca kekeme arkadaşıma baktığımda herkesin hikayesi ve herkesin kekemelik derecesi farklıdır. Hepsi de genelde bir sürü terapi süreci geride bırakmış ve terapi öncesi bilgilendirilmelere bağlı olarak ya mutlu mesut ya da hüsranla o terapi sürecinden çıkmıştır.

Zamanla herkes kendi kekemeliğiyle tanışmış, onu bileşenlerine ayırmayı ve onunla oynamasını öğrenmiştir.
Esas en önemli adımlar kekemelik korkusunu yenmek ve özgüvenli bir kekeme olabilmektir.
Bunca kekeme ve 'eski kekeme'nin öyküsünü dinledim ama hepsinin ortak noktası budur. 

Bu nedenle kekemelik korkusunu ele almayan hatta ciddiye bile almayan terapiler boşuna harcanan para ve zamandır.
Kekelememeyi vaadeden ve olası geri dönüşlerde suçu danışanın üzerine atan terapistler yalancıdır, kendi acemiliklerini bu tür ifadelerle örtbas etmeye çalışıyorlar.

Güzel konuşmak değil, daha güzel kekelemek

Ben şahsen 'güzel konuşmak' gibi değer biçen kavramlar duyduğumda gıcık kaparım. Hele bu kavram ile duygular sömürülürse çok fena kızarım. Güzel konuşmak ne demek?
Topal bir adama 'keşke daha güzel yürüyebilseydin' diyebilir miyiz? Der miyiz? Demeyiz. Çünkü üzüleceğini biliyoruz. Öyleyse hiçbir terapist 'güzel konuşmak' kavramını kullanmamalı. Tarif edici kavramlar olur mesela 'daha akıcı konuşmak', ama gerçek dışı vaatlerle müşteri kollamak küstahlıktır.

Van Riper'in de sözüne bakarsak 'Sana akıcı konuşmayı öğretmeme gerek yoktur, onu zaten biliyorsun. Sana sadece daha güzel kekelemeyi öğretebilirim' o zaman gerçekçi bir yaklaşımı görebiliriz.

Bütün hayatı boyunca kekeleyen Van Riper de kimi zaman akıcı konuşabildiğini ve kimi zaman tamamen tıkandığını biliyordu.
Van Riper ve onun ekolü danışanlarına takıldıkları, tıkandıkları zaman ne yapmaları gerektiğini, kekemeliği nasıl kontrol altına alabildiklerini öğretiyordu.

Bu arada her vakada aynı derecede başarılı olamıyorlar. Bu durum da çeşitli etkenlere bağlı olabilir.
Kimi kekemeye duyarsızlaştıktan sonra kazandığı korkusuzca kekeleme becerisi yetiyor, takılmak yerine kolay kekemelikle idare ediyor, özgürce kekeliyor.

Kimisi de her yerde her anda öğrenmiş olduğu pullout modifikasyon tekniğini devreye sokup mümkün olduğunca görünürde akıcı konuşmaya çalışıyor.

Kimisi de tüm tekniklere rağmen istediği akıcılığı kazanamıyor ama en azından tiksiz ve özgüvenli kekeliyor.

Sonuçta siz kendi kekemeliğinizle yüzleştikten sonra bu olanaklar arasında bir seçim yapmalısınız. Bu seçim duruma ve ortama göre de değişebilir. Örneğin işyerinde akıcı konuşmak için özen gösteriyorsunuz ama arkadaş çevresinde kendinize bir kekeleme payı tanıyorsunuz. Önemli olanı şu:
Alıntı:Kendi olanaklarınız çerçevesinde mutlu mesut ve kendisiyle barışık bir kekeme olabilmek

Bu şekilde terapi almış bir kekeme diksiyonun iyi olması gerekli olanlar dahil (hemen hemen) her işte çalışabilir.
Kekeme hakim, komiser, siyasetçi vs. tanıyorum.

Önemli olanı sahte terapistlere kanmamanız ve gerçekçi hedeflerle sizi doğru yönlendiren uzmana gitmeniz.
Öyleyse terapi öncesi görüşmede de hiç çekinmeyin, uzmanı iyice yoklayın, yöntemlerini sorgulayın ve size kekelememeyi vaadeden değil, gerçekçi hedefler sunan uzmanı seçin!
Başarılar dilerim
Petra
#kekelemek #kekemelik #vanriper
Bul
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
  Tarih: 10/11/2024, 09:43