(21/04/2018, 16:14)tunnel79 yazdı: Grubumdaki herkes senin yanlış dediğın şeylerle iyileşmeye başladı ve yıllardır yaptıkları terapileri boşuna yapmışız diyorlar.
Hakan Kaplan a da geri dönüş var mı diye sormuşsun.Nefesi düzgün olanda geri dönüş olmaz.
Alman tanıdığın kekeme varsa benimle temasa geçsin.Tüm tezlerini çürütmeye hazırım.
Hani grubundakiler? Kaç kişidir?
Cevap vermeden önce şu yazıyı okumanı tavsiye ederim. http://forum.bvss.de/viewtopic.php?f=12&t=4479
Avrupa'da onyıllarca insanlara kısa süreli başarılar kazandırıp daha sonra hüsranla sonuçlanan terapi yöntemleri odaktadır. Burada sıkça tartışılan Del Ferro ve Greifenhofer enstitüleridir.
Ben sana metodunu gösterme demiyorum. Yetişkin insanlara da denemeyin demiyorum.
Ama çocuklardan elini çekmeni tavsiye ederim, çocuklar kobay değil ki vasıfsız birisinden yardım alsınlar!
Metodunun bilimsel olduğunu her dakikada vurguluyorsun. Şimdi ben sana bazı sorular soracağım.
Bakalım cevap verebilecek misin?
1 - Kaç 'iyileşmiş' danışanının üçüncü bir şahıs tarafından değerlendirilmesi yapılmıştır? (Terapi öncesi sonrası)
2 - Yapılan testler hangi zaman aralıklarıyla yinelenmiştir (bir yıl - beş yıl - on yıl)
3 - Madem nefesin hızlı olduğu varsayımını ortaya atıyorsun: Kaç kekemede - normal konuşanda hangi ölçüm yöntemleriyle nefeslerini kontrol edip karşılaştırmışsın? (Terapi öncesi - sonrası)
Eğer bu sorulara 'hiç yapmadım / yaptırmadım' (senin yapman zaten taraflı olur, tarafsız birinin yapması lazım) diyorsan o zaman neresi bilimseldir?
Senin konuşma ve seslendirme / nefes verme ile ilgili iddiaların tamamen senin kişisel düşüncelerini yansıtıyor ve bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Varsa da göster!
Hakana gelince... Ben Hakan'la tanıştım, tanıştığıma da çok memnun oldum. Hakan'ın kekemeliğine karşı çok olumlu bir yaklaşımı vardır. Var olduğunu inkar etmez, şu anki halinden memnun, ara sıra kekelediğini söylüyor ama bunu doğal görüyor. Bu yaklaşımı çok beğendim ve onun için başarılarının devamının geleceğinden eminim.
Yaklaşım bakımından seninle Hakan arasında dağlar kadar fark var.
Sen kekemeliği bir gerçek olarak kabul etmiyor, canavarlaştırıyorsun.
Kekelemeyi bir kusur olarak görüyor, 'kurtulmak' veya 'iyileşmek'ten bahsediyorsun.
Bunlar insan psikolojisi üzerinde çok ağır yükler oluşturuyor.
Bu yaklaşımla hangi yöntem olursa olsun er geç çökmek zorundadır. Ya da devamlı tetikte akıcı olursun, hiçbir zaman özgür olamazsın.
Alman kekemeleri konuya hakimdir, kime güvenip kime güvenmeyeceğini bilir.
Ben tartışmayı burada keser, 2 yıl sonra tekrar yazışmak isterim. Çünkü kalıcı bir başarı en az iki yıl kesintisiz devam etmeli ki kalıcı diyebilelim.