Merhaba arkadaşlar,
benim dikkatimi çeken bir konu var o da herkesin kekelemek kavramını çok farklı yorumlamasıdır.
Herkes kekemeliği yenmeyi hayal ediyor ama bu ne demek belli değildir.
Kekelememeyi tanımlamadan önce öncelikle kekelemeyi tanımlamamız gerekiyor.
Bazı arkadaşlar sadece harf veya hece tekrarını kekelemek diye tanımlıyor ve 'ben aslında kekelemiyorum sadece blok yaşıyorum' diyor.
Kekemeliğin fıtratını bilen bir uzman olarak böyle bir ifade duyuyorsak aslında buna 'o zaman kekemeliğin ileri bir düzeyini yaşıyorsun' dememiz gerekir.
Bir çocuğun kekemelik öyküsünde bloklar her zaman tekrarlamalardan sonra gelişir. Bloklar, bireyin harf veya hece tekrarlamasının farkında olup bunu önlemeye çalışmasının ifadesidir. Uzman kekemelik terapistleri de bunu geriye çevirmeye çalışıp efor gerektiren sert bloklar yerine hafif tekrarlamaların gösterilmesini teşvik eder.
Hedef kekelememek ise hangi kekelememek kastediliyor?
Dış görünüşe göre akıcılık:
Sadece harf veya hece tekrarı içinde barındırmayan bir konuşma tarzı artık kekelememek anlamına geliyor mu? Bu konuda herkesin farklı düşüncesi olduğunu düşünüyorum.
Ağır kekeleyen bir insan kendini hiç ifade edememektense yavaş ama akıcı, biraz yapay bir konuşma tarzını kendisi için tercih edebilir. Burada tek ölçüt bireyin kendini nasıl hissettiği olmalı bence. Yani dinleyenlerin onun konuşma tarzını nasıl algıladıkları önemli değil, eğer kişi kendini rahat ve mutlu hissediyorsa seçtiği yol doğrudur demektir.
Melodik veya ritimli konuşan insanlar akıcılığı çok güzel bir şekilde tutturabilir. Fakat içlerinde nasıl bir duygu varsa tek kendileri bilir.
Yine dış görünüşü akıcı olan ama içindeki kekemelik korkusunu yenmemiş, gittikleri ortama göre endişelenen veya bazı ortamlardan tamamen kaçınan insanlar da var.
Akıcılığı ayakta tutmak için de gizli semptom olarak tanımladığımız herşeye baş vururlar.
Takılacaklarını bildikleri bir kelimeden önce kendini frenler, nefes alırlar, hiç söyleyemeyeceklerini bildikleri bir kelimeyi eş anlamlı biriyle değişirler, şu anda henüz değil de belki az sonra söyleyebileceklerini hissettikleri bir kelimeden önce gereksiz, boş bir şey örneğin 'şey', 'yani', 'anlatabildim mi?' veya 'efendime söyleyeyim' vs. eklerler.
Ama dinleyenler için tek bir 'kekemelik' belirtisi yok. Blok olsa bile düşünme süsü verilir, takılma açığa çıkarsa durulup geğirme, öksürme ve benzeri örtme yöntemlerine başvurulur.
Peki, bu tür yöntemlere başvuran biri kekeliyor mu kekelemiyor mu? Kekemeliği yenmiş olmasından bahsedebiliyor muyuz?
Dinleyici karar versin! diyorsak birçok kekeme testten geçer ve 'kekeme değil' sıfatını kazanır.
Ben çocukken bu sıfatı aldığımda örneğin öğretmenim 'Aferin, bu sefer hiç kekelemedin' dediğinde çok sevinirdim ve hep böyle olmasını isterdim. Ama böyle olmasını istediğim için sürekli temkinliydim, her kelimenin arkasında bir tuzak, her konuşma ortamında bir tehlike sezerdim. En büyük korkum: 'Bak yine kekeledin' yargısıyla karşılaşıp yenilgiye uğramak. Bilmem, bu hissi biliyor musunuz?
İçi rahat olarak konuşmak
Bence aldığımız tüm kekemelik eğitimlerinde geçerli olan ölçüt kendimizi nasıl hissettiğimiz olmalı.
Kekemeliği yenmek veya yenmiş olmak konusunda bütün bunlar bir rol oynuyor.
Akıcı konuşuyor gibi gözüken ama kendi iç dünyasında kendini kekeme olarak ele vermek korkusundan sosyal fobiler geliştiren insanlar mı daha az kekeme? Yoksa 'boş ver, kekelesem de değerli bir insanım' deyip her an her yerde rahat olan ama zaman zaman kekeleyen insanlar mı daha az kekeme?
Sizin ölçütünüz nedir? Siz ne durumdasınız? Onu merak ediyorum.
Hadi bakalım, sıra sizde!
Petra
benim dikkatimi çeken bir konu var o da herkesin kekelemek kavramını çok farklı yorumlamasıdır.
Herkes kekemeliği yenmeyi hayal ediyor ama bu ne demek belli değildir.
Kekelememeyi tanımlamadan önce öncelikle kekelemeyi tanımlamamız gerekiyor.
Bazı arkadaşlar sadece harf veya hece tekrarını kekelemek diye tanımlıyor ve 'ben aslında kekelemiyorum sadece blok yaşıyorum' diyor.
Kekemeliğin fıtratını bilen bir uzman olarak böyle bir ifade duyuyorsak aslında buna 'o zaman kekemeliğin ileri bir düzeyini yaşıyorsun' dememiz gerekir.
Bir çocuğun kekemelik öyküsünde bloklar her zaman tekrarlamalardan sonra gelişir. Bloklar, bireyin harf veya hece tekrarlamasının farkında olup bunu önlemeye çalışmasının ifadesidir. Uzman kekemelik terapistleri de bunu geriye çevirmeye çalışıp efor gerektiren sert bloklar yerine hafif tekrarlamaların gösterilmesini teşvik eder.
Hedef kekelememek ise hangi kekelememek kastediliyor?
Dış görünüşe göre akıcılık:
Sadece harf veya hece tekrarı içinde barındırmayan bir konuşma tarzı artık kekelememek anlamına geliyor mu? Bu konuda herkesin farklı düşüncesi olduğunu düşünüyorum.
Ağır kekeleyen bir insan kendini hiç ifade edememektense yavaş ama akıcı, biraz yapay bir konuşma tarzını kendisi için tercih edebilir. Burada tek ölçüt bireyin kendini nasıl hissettiği olmalı bence. Yani dinleyenlerin onun konuşma tarzını nasıl algıladıkları önemli değil, eğer kişi kendini rahat ve mutlu hissediyorsa seçtiği yol doğrudur demektir.
Melodik veya ritimli konuşan insanlar akıcılığı çok güzel bir şekilde tutturabilir. Fakat içlerinde nasıl bir duygu varsa tek kendileri bilir.
Yine dış görünüşü akıcı olan ama içindeki kekemelik korkusunu yenmemiş, gittikleri ortama göre endişelenen veya bazı ortamlardan tamamen kaçınan insanlar da var.
Akıcılığı ayakta tutmak için de gizli semptom olarak tanımladığımız herşeye baş vururlar.
Takılacaklarını bildikleri bir kelimeden önce kendini frenler, nefes alırlar, hiç söyleyemeyeceklerini bildikleri bir kelimeyi eş anlamlı biriyle değişirler, şu anda henüz değil de belki az sonra söyleyebileceklerini hissettikleri bir kelimeden önce gereksiz, boş bir şey örneğin 'şey', 'yani', 'anlatabildim mi?' veya 'efendime söyleyeyim' vs. eklerler.
Ama dinleyenler için tek bir 'kekemelik' belirtisi yok. Blok olsa bile düşünme süsü verilir, takılma açığa çıkarsa durulup geğirme, öksürme ve benzeri örtme yöntemlerine başvurulur.
Peki, bu tür yöntemlere başvuran biri kekeliyor mu kekelemiyor mu? Kekemeliği yenmiş olmasından bahsedebiliyor muyuz?
Dinleyici karar versin! diyorsak birçok kekeme testten geçer ve 'kekeme değil' sıfatını kazanır.
Ben çocukken bu sıfatı aldığımda örneğin öğretmenim 'Aferin, bu sefer hiç kekelemedin' dediğinde çok sevinirdim ve hep böyle olmasını isterdim. Ama böyle olmasını istediğim için sürekli temkinliydim, her kelimenin arkasında bir tuzak, her konuşma ortamında bir tehlike sezerdim. En büyük korkum: 'Bak yine kekeledin' yargısıyla karşılaşıp yenilgiye uğramak. Bilmem, bu hissi biliyor musunuz?
İçi rahat olarak konuşmak
Bence aldığımız tüm kekemelik eğitimlerinde geçerli olan ölçüt kendimizi nasıl hissettiğimiz olmalı.
- Kendimi her ortama korkmadan atabilir miyim?
- Konuşmadan önce endişeleniyor muyum?
- Kekeliyor görünsem dahi bunu bir yenilgi olarak görüyor muyum?
- Akıcı konuşurken ufak tefek takılmalarda içselleştirmiş olduğum yöntemlere başvursam dahi kendimi iyi hissediyor muyum? (örneğin durup nefes almak, kısa bir süre için ritimli konuşmak, kelime değiştirmek)
- Dinleyici ne düşünüyor - kafaya takıyor muyum?
Kekemeliği yenmek veya yenmiş olmak konusunda bütün bunlar bir rol oynuyor.
Akıcı konuşuyor gibi gözüken ama kendi iç dünyasında kendini kekeme olarak ele vermek korkusundan sosyal fobiler geliştiren insanlar mı daha az kekeme? Yoksa 'boş ver, kekelesem de değerli bir insanım' deyip her an her yerde rahat olan ama zaman zaman kekeleyen insanlar mı daha az kekeme?
Sizin ölçütünüz nedir? Siz ne durumdasınız? Onu merak ediyorum.
Hadi bakalım, sıra sizde!
Petra
#kekelemek #kekemelik #vanriper