KEKEME BİR OLGUDA DKT İLE EMDR UYGULAMANIN ETKİSİ
(Bu çalışma 7-8 Nisan 2018 tarihinde 4. EMDR sempozyumunda sunulmuş, sempozyum bildiri özel ödülüne layık görülmüştür) Nalan SABAN ALAK* Ümran KORKMAZLAR**
(Bu çalışma 7-8 Nisan 2018 tarihinde 4. EMDR sempozyumunda sunulmuş, sempozyum bildiri özel ödülüne layık görülmüştür) Nalan SABAN ALAK* Ümran KORKMAZLAR**
GİRİŞ
İletişimin temel unsurlarından biri olan dil, gerek sözel gerekse çeşitli semboller yoluyla deneyim ve fikirlerin aktarımını sağlar. Dil sosyal bir varlık olarak insanın çevresiyle olan iletişiminde önemli bir yere sahiptir (1, 2, 3). Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (DSÖ) kekemelik, bireyin ne söylemek istediğini kesin olarak bildiği, istem dışı, tekrarlayan ses uzatmaları ve kesilmeleri nedeni ile konuşma ritmindeki bozukluk olarak tanımlanmaktadır(6,7). Yapılan çalışmalara göre, kekeleyen çocukların %20- 40’ı yetişkin olduklarında kronik kekemelik göstermektedirler(6,8).Yetişkinlerin %1’nin kekelediği tahmin edilmektedir. Buna dayanarak, Türkiye için 800.000’den fazla yetişkinin kekelediği varsayılabilir. Kekemeliğin derecesi kişiye, konuya, konuşulacak kelimeye, duygusal veya bedensel duruma göre oldukça değişebilmektedir. Kekemeliğin nedenleri, yapılan çok sayıda araştırmaya karşın henüz tam olarak aydınlatılamamıştır (4,5,6).Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kekemeliğin nöro-fizyolojik boyutlarıyla ilgili önemli ipuçları vermektedir (5,6). Bu araştırmalar, kekeleme anında sağ hemisferde normal konuşan bireylere göre farklı aktivasyonlar olduğunu ortaya koymuştur. Sağ hemisferde ortaya çıkan bu sıra dışı aktivasyonun, terapiyle ya da akıcığı arttıran stratejilerle azaldığı görülmektedir (5). Herhangi bir kaza, korku, şok gibi travmalar kekemeliğe yatkınlığı olan bireylerde (genetik yatkınlık) tetikleyici bir rol oynamaktadır(4,5,6).
Fakat kekemeliğin kendisi de travmaya sebep olmaktadır. Kekemelik insanın iç yapısını, özgüvenini, hayata bakışını, kendisine saygısını ve diğer insanlarla etkileşimini etkileyen önemli bir sorundur. Kekemelik yaşayan bireyler, yaşamlarını ilgi ve ihtiyaçlara göre değil “konuşma-konuşmama” durumuna göre yürütmektedirler. Yaşamlarında kekemeliğe bağlı maruz kaldıkları, alay edilme ve ya reddedilme, acınılma veya utanma duyguları, kekeleyen bireyin toplumdan uzaklaşmasına sebep olabilmektedir. Bu bağlamda konuşmaya karşı olumsuz duygular ve tavırlar ortaya çıkabilmektedir. EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme), travmatik anılarla ilişkili rahatsızlığı hafifletmek için tasarlanmış bir psikoterapi yöntemidir. Shapiro’ nun Adaptif Bilgi İşleme modeline dayanan EMDR terapisinin, uyumsal bir çözüme ulaşmak için travmatik anılara ve diğer olumsuz yaşam deneyimlerine erişilip, anıların yeniden işlenmesine olanak sağladığı ileri sürülmektedir (9). Bu sunumun amacı, 4 yaşından itibaren, travmatik bir durum yaşamaksızın kekeleyen, konuşma terapisine devam eden 20 yaşında erkek bir olguda EMDR terapisinin etkililiğini ele almaktır.
OLGUNUN ÖZELLİKLERİ
Olgu, 20 yaşında, erkek ve üniversite birinci sınıf öğrencisidir. beşinci sınıfa devam eden 11 yaşında kız kardeşi vardır. Anne 44 yaşında, lise mezunu ve ev hanımı, baba ise 46 yaşında üniversite mezunu ve özel bir şirkette yöneticidir. 4 yaşında travmatik bir olay yaşamaksızın konuşmasının akıcılığı bozulmuş, kekemelik başlamıştır. Lise döneminde, kekemelik için 6 ay konuşma terapisi almıştır.
YÖNTEM
Bu olgu ile dil konuşma terapisi ve EMDR terapisi yapılmıştır. Dil ve konuşma terapisti (Dkt), EMDR terapisinden önce, bağımsız olarak 5 seans-2 hafta konuşma terapisi uygulanmıştır. Konuşmanın fiziksel olarak akıcılığın şekillenmesi (fluency shaping) tekniği ve gerilimi azaltmak için kekemelik modifikasyonu (stuttering modification) tekniği yöntem olarak seçilmiştir. Olgu ile 2 hafta sonra konuşma terapisiyle eş zamanlı EMDR terapisine başlanmıştır. EMDR terapisinde negatif kognisyon alındıktan sonra sadece kekemelik ile ilgili travmatik anı ağları ile çalışılmıştır. Her hafta iki seans konuşma terapisi, bir saat EMDR terapisi yapılmıştır. Çalışma, kekelenen hece yüzdesi (kekelenen hece sayısının konuşma hece sayısına oranı) ve SuD puanları ile değerlendirilmiştir. Klinik dışı değerlendirme için “konuşma ortamlarım ve kekemeliğim formu” ve çalışma ses kayıtlarından yararlanılmıştır.
BULGULAR
Dkt açısından ilk değerlendirme seansında; kekelenen hece yüzdesini; klinik içi %16,52; okumada %18,74; alıştırma metinlerinde %17,21 düzeyinde saptanmıştır. Kekelemenin özellikleri; dudak ünsüzleri (/b/, /p/) ile yumuşak damak ünsüzlerinde ( /k/, /g/) sözcük başı blok ve ses tekrarı olarak belirlenmiştir. Klinik dışı değerlendirmede, olgunun kekemelik algısınin “çok sık “ düzeyinde olduğu görülmüştür. Çalışma ses kayıtlarında kekelenen hece yüzdesi %14,25 olarak saptanmıştır. Konuşma terapisine eş zamanlı olarak EMDR uygulanmış, sadece kekemelik ile ilgili travmatik anıları ile çalışılmıştır. Olgunun kekemelik ile ilgili travmatik bütün anılarında SUD seviyelerinin 8-10 puan arasında değiştiği görülmüştür. İlk ve kötü anıdan sonra tetikleyiciler çalışılmıştır. Tetikleyicilerden sonra diğer tavmatik anılarının SuD puanlarının 2-3 arasında olduğu görülmüştür. Tetikleyiciler starbucks ortamı, sınıf ortamında ilk tanışma, sipariş vermedir. İlk ve en kötü anı çalışıldıktan sonra kekelenen hece yüzdesi; klinik içi %8,83; okumada % 5.29 alıştırmalarda ise % 1.42 düzeyinde; klinik dışı olgunun kekemelik algısı “bazen”, çalışma ses kayıtlarında kekelenen hece yüzdesi % 1, 25 olarak saptanmıştır. Çalışma sonunda bütün SUD değerleri 8-10’dan 0’ a düşmüş; VOC değeri 3’ten 7’ ye yükselmiştir. Son üç konuşma seansında; olgunun kekemelik hece yüzdesi, klinik içi sohbet, okuma ve alıştırma % 0.5- 1 arasında; klinik dışı kekemelik algısı “çok az” ve “hiç” arasında, çalışma ses kayıtlarında kekelenen hece yüzdesi % 0 olarak saptanmıştır.
SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu ve çalışılan diğer kekeme olgularda, EMDR terapisinde ortak özelliklere rastlanmıştır. Olgunun negatif kognisyonu “ezik biriyim”, güvenli yeri ise dalgıç tüpü ile daldığı yerdir. “Ezik biriyim” negatif kognisyonu ile konuşmanın mümkün olmadığı “deniz altı” ya da “uzay” gibi yerlerin güvenli yer olarak seçilmesine diğer kekeme olgularda da rastlamaktayız. Güvenli yer için kekeme olguların “konuşmak zorunda olmadığım bir yer seçtim onun için huzurluyum” ifadesi dikkat çekicidir. Bu olgudaki olumlu gelişmeler, konuşma terapisinde kazanılan kekemelik akıcılık tekniğinin, EMDR terapisi ile eş zamanlı olarak uygulandığında, klinik içi akıcılığın klinik dışı ortam ve durumlara daha hızlı aktarıldığını ve uygulandığını göstermiştir. Bu müdahale modelinin, başka olgularla da uygulanarak etkililiğinin belirlenmesinde yol gösterici olacağı düşünülmüştür.
KAYNAKLAR
1. Konrot A. (1998) Sözel dil ve konuşma sorunları (Lisans tamamlama programı tezi). Eskişehir, Anadolu Üniversitesi, 2. Topbaş S, Konrot A, Ege P. (2002) Dil ve Konuşma Terapistliği: Türkiye’de Gelişmekte Olan Bir Bilim Dalı. Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları,. 3. Topbaş S. (1994) Dil ve konuşma sorunlu çocukların sesbilgisel çözümleme yöntemi ile değerlendirilmesi ve konuşma örüntülerindeki sesbilgisel özelliklerin betimlenmesi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi, 4. Van Riper C, Erickson RL. (1996) Speech Correction An Introductıon Speech PathologyandAudiology (Ninth Edition), Allyn& Bacon. 5. Yaruss, J.Scott (2015)mKekemelik Terapisi (Workshop notları),Ankara, 6. www.asha.org, erişim tarihi 15.03 2018. 7. http://www.speech-language-therapy.com erişim tarihi 20.03 2018. 8. www.wikipedia. org erişim tarihi 20.03 2018. 9. www.emdr.com/francine-shapiro-library/ erişim tarihi 15.03 2018.
https://www.researchgate.net/publication/351346438_KEKEME_BIR_OLGUDA_DKT_ILE_EMDR_UYGULAMANIN_ETKISI