Son zamanlarda Türkiye'deki kekemelik gruplarında da duyarsızlaş(tır)ma kavramı sıkça kullanılmıştır. Sanırım birçoğunuz bunun ne olduğunu ve neden önemli olduğunu anlamış değildir. O yüzden sizi bu konuda biraz aydınlatmayı uygun buldum.
Duyarsızlaşma hedefimiz ise önce bir yerden duyarlılaşmış olmamız gerekir
Kekelemeye yeni başlayan bir çocuk konuşurken karşılaştığı zorlukları hemen fark etmez. Ancak bir yandan çevresinin (anne-baba vs.) kendisine 'oğlum/kızım acele etme, yavaş konuş; önce nefes al, sonra konuş, kendini toparla, düzgün konuş' gibi iyi niyetli nasihatleri ve diğer yandan ikide bir duyguğu 'ay yine kekeliyor' gibi yorumlar dolayısıyla çocuk bir şeyi yanlış yaptığını ve bunun adının kekelemek olduğunu anlar.
Tabii ki ergeç yaşadığı takılmaları da bir engel olarak hisseder. İşte duyarlılık burada başlar. Bir yandan kekelemek kelimesini duyduğu anda telaşlanır, diğer yandan da büyüklerin nasihatleri ve arkadaşların gülüşleri zoruna gider çünkü yanlış bir şey yapmadığı halde çevresi ona suçlu gözüyle bakar. Ve suçlu olmadığı halde hatta suçlu olmadığı için kendisini çok fena bir utanç duygusu sarar. Bu durum hemen hemen her kekemede bir şekilde vardır. Ancak yaşamda her edinilen deneyim ile artan bu aşırı duyarlılık kekemeliği de olumsuz etkiler hatta daha kötü, daha şiddetli olmasına neden olur.
Çünkü insan artık girdiği herhangi bir ortamda 'bakalım bu sefer nasıl olur?' rahatlığıyla giremez önceki tecrübelerini aklına getirerek heyecanlanır ve korku ve telaştan dolayı ne yapacağını şaşırır. Birçok insan pes eder ve kendi haline geri çekilir. Sosyal ortamlardan kaçmaya başlar ve psikolojik yan etkiler asıl kekemelikten daha çok kendisini kontrol etmeye başlar. Bütün bu davranışlara kaçınma davranışları denir.
Peki bunun çaresi nedir?
Çaresi aşırı duyarlı olduğumuz tüm konularda kendimizi duyarsızlaştırmamız. Duyarsızlaşma kekemeliğe yeni, kulağa hoş gelen isimler vererek olmaz. Bir sürü konuşma bozukluğu vardır, kekemelik bunların bir tanesidir öyleyse ismini telaşlanmadan, terlemeden, utanmadan, kendimizi kötü hissetmeden kullanabilmemiz gerekir yoksa kekemelik canavarını daha da büyütmüş oluruz. Kekemeliğe hoş bir isim vermek de kaçınmadır! Arkadaşlarımızla, anne-babamızla kekemelik üzerine konuşabilmemiz, duygularımızı dile getirebilmemiz gerekir . Diyelim ismimi söyleyeceğim zaman takıldım. Ne yapıyorum? 'Kusura bakma, ben kekemeyim' diyebilmem lazım.
Biz buna 'açık yaklaşım' deriz. Kendimi saklamam gerekmediği zaman içimdeki kaygılar da geçer. Korkular asgari bir düzeye iner. İşte bunun içindir duyarsızlaşma. Sadece akıcılık odaklı bir terapi, kekemeliği yenilmesi gereken bir düşman olarak gören bir terapi bize bir süre konuşma akıcılığı sağlayabilir ama duygularımızda, duyarlılığımızda bir değişiklik yapmadığımız müddetçe bu kalıcı bir durum olmaz, olamaz. Yine kekelerim, tekrar takılırım korkusu bir damokles kılıcı gibi üzerimizde etki yaptığı müddetçe kendimizi serbest bırakamayız. Onun için Batı'da uygulanan en etkin terapi modellerinde (örneğin Van Riper veya McGuire'de) duyarsızlaş(tır)maya bu kadar önem verilir.
Peki insan nasıl duyarsızlaştırılır?
Duyarsızlaşma en korktuğumuz şeyleri bile bile yapmaktan geçer. En çok korktuğum nedir? Takılmak, kekelemek. Öyleyse bilinçli olarak her yerde kekelerim. Cesareti olan bunu tek başına da yapar ama biraz korkak olan biri önce terapistin herhangi bir telefon hattına telefon açarak gönüllü kekeleyerek konuştuğunu izler ve karşıdaki insanın nasıl bir reaksiyon gösterdiğini takip eder. Ardından kendisi de bunu dener. Telefonla başladıktan sonra da dışarı çıkar, bayide gazete, fırında ekmek alır, sokağın ortasında yabancı birisine yol sorar, minibüsten minibüse atlayıp 'köşede inecek var!' gibi şeyleri kekeleyerek söyler. Önemli olan bunu bir oyun gibi algılaması, kendini bunu yaparken özgür hissetmesi ve olası negatif reaksiyonlara gerekli olan cevabı vermeye hazır olması. (Zaten bize kekemeliğimizden dolayı tepki gösteren insanlara bu kadar öfkelenmemiz ama kızdığımız halde sesimizi etmememiz de aşırı duyarlılıktan kaynaklıdır)
Gönüllü kekemelik nedendir ve nasıl oluyor?
Gönüllü kekemelik bazı insanlar için sadece geçici bir yöntem, kimisi ise bunu kendi pratiğinde de etkin bir yöntem olarak uygular. Gönüllü kekemelik demek takılmadan bilinçli olarak örneğin: 'me-me-me-me-merhaba, be-be-be-be-benim adım Pe-Pe-Pe-Pe-Petra' demek. Maksat hafif ve yapay bir kekemelik, benim kontrolümde olan bir kekemeliği yaratmak. Kekemelik beni zapt edemiyorsa, ben bir nevi kekemelikle alay ediyorsam kekemelik artık bana hakim olamaz. İstek dışı hakiki bir bloka düşecek olursam anında keserim ve yeniden başlarım. Her yerde kekemeliğimi açıkça göstermeye hazır olursam daha neresini saklayacağım? Daha neden endişeleneceğim? Daha neden korkacağım?
Gönüllü kekemelik hafif olduğu için yük göz tikleri, yüz ekşitmesi vs. de beraberinde getirmez ve esas hafif tekrarlamaların dinleyicileri şaşırtmadığı, dinleyicileri şaşırtan unsurların genellikle kekemeliğe eşlik eden hareketler ve tikler olduğunu anlarız.
Buna parallel olarak bir de kekemeliği dile getirmek vardır. Zaten kekemelik üzerine konuştukça var olan utanç duyguları kendiliğinden azalır ve bir gün sıfıra düşer. Bunun da kekemelik üzerindeki etkisi müthiştir.
Kekemeliği çekirdek semptomlarına indirgemek
İyi bir duyarsızlaşmayla kekemeliği çekirdek semptomlarına indirgemiş oluruz. Kekeme bir insan olarak kendi kekemeliğime yepyeni bir bakış açısı kazanmış olurum. Artık korkulacak, kaçınılacak bir şey yoktur. Semptomların sayısı azalmıştır ve geriye kalan konuşma zorluklarını soğukkanlı olarak idare veya kontrol edebilirim.
Duyarsızlaşma derecesi konuşma terapilerinden önce ve sonra ölçülebilir. Bu nedenle Aachen Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapistleri Eğitim Fakültesi'nden Prof. Hartmut Zückner kendi ekibiyle bir Duyarsızlaştırma Anketi oluşturmuştur. Bu anket şu anda tercüme aşamasındadır. Yakında sizinle önce burada paylaşacağız, daha sonra fakültenin web sitesi üzerinden de erişme olanağı sağlanacaktır.
Selamlar
Petra
Duyarsızlaşma hedefimiz ise önce bir yerden duyarlılaşmış olmamız gerekir
Kekelemeye yeni başlayan bir çocuk konuşurken karşılaştığı zorlukları hemen fark etmez. Ancak bir yandan çevresinin (anne-baba vs.) kendisine 'oğlum/kızım acele etme, yavaş konuş; önce nefes al, sonra konuş, kendini toparla, düzgün konuş' gibi iyi niyetli nasihatleri ve diğer yandan ikide bir duyguğu 'ay yine kekeliyor' gibi yorumlar dolayısıyla çocuk bir şeyi yanlış yaptığını ve bunun adının kekelemek olduğunu anlar.
Tabii ki ergeç yaşadığı takılmaları da bir engel olarak hisseder. İşte duyarlılık burada başlar. Bir yandan kekelemek kelimesini duyduğu anda telaşlanır, diğer yandan da büyüklerin nasihatleri ve arkadaşların gülüşleri zoruna gider çünkü yanlış bir şey yapmadığı halde çevresi ona suçlu gözüyle bakar. Ve suçlu olmadığı halde hatta suçlu olmadığı için kendisini çok fena bir utanç duygusu sarar. Bu durum hemen hemen her kekemede bir şekilde vardır. Ancak yaşamda her edinilen deneyim ile artan bu aşırı duyarlılık kekemeliği de olumsuz etkiler hatta daha kötü, daha şiddetli olmasına neden olur.
Çünkü insan artık girdiği herhangi bir ortamda 'bakalım bu sefer nasıl olur?' rahatlığıyla giremez önceki tecrübelerini aklına getirerek heyecanlanır ve korku ve telaştan dolayı ne yapacağını şaşırır. Birçok insan pes eder ve kendi haline geri çekilir. Sosyal ortamlardan kaçmaya başlar ve psikolojik yan etkiler asıl kekemelikten daha çok kendisini kontrol etmeye başlar. Bütün bu davranışlara kaçınma davranışları denir.
Peki bunun çaresi nedir?
Çaresi aşırı duyarlı olduğumuz tüm konularda kendimizi duyarsızlaştırmamız. Duyarsızlaşma kekemeliğe yeni, kulağa hoş gelen isimler vererek olmaz. Bir sürü konuşma bozukluğu vardır, kekemelik bunların bir tanesidir öyleyse ismini telaşlanmadan, terlemeden, utanmadan, kendimizi kötü hissetmeden kullanabilmemiz gerekir yoksa kekemelik canavarını daha da büyütmüş oluruz. Kekemeliğe hoş bir isim vermek de kaçınmadır! Arkadaşlarımızla, anne-babamızla kekemelik üzerine konuşabilmemiz, duygularımızı dile getirebilmemiz gerekir . Diyelim ismimi söyleyeceğim zaman takıldım. Ne yapıyorum? 'Kusura bakma, ben kekemeyim' diyebilmem lazım.
Biz buna 'açık yaklaşım' deriz. Kendimi saklamam gerekmediği zaman içimdeki kaygılar da geçer. Korkular asgari bir düzeye iner. İşte bunun içindir duyarsızlaşma. Sadece akıcılık odaklı bir terapi, kekemeliği yenilmesi gereken bir düşman olarak gören bir terapi bize bir süre konuşma akıcılığı sağlayabilir ama duygularımızda, duyarlılığımızda bir değişiklik yapmadığımız müddetçe bu kalıcı bir durum olmaz, olamaz. Yine kekelerim, tekrar takılırım korkusu bir damokles kılıcı gibi üzerimizde etki yaptığı müddetçe kendimizi serbest bırakamayız. Onun için Batı'da uygulanan en etkin terapi modellerinde (örneğin Van Riper veya McGuire'de) duyarsızlaş(tır)maya bu kadar önem verilir.
Peki insan nasıl duyarsızlaştırılır?
Duyarsızlaşma en korktuğumuz şeyleri bile bile yapmaktan geçer. En çok korktuğum nedir? Takılmak, kekelemek. Öyleyse bilinçli olarak her yerde kekelerim. Cesareti olan bunu tek başına da yapar ama biraz korkak olan biri önce terapistin herhangi bir telefon hattına telefon açarak gönüllü kekeleyerek konuştuğunu izler ve karşıdaki insanın nasıl bir reaksiyon gösterdiğini takip eder. Ardından kendisi de bunu dener. Telefonla başladıktan sonra da dışarı çıkar, bayide gazete, fırında ekmek alır, sokağın ortasında yabancı birisine yol sorar, minibüsten minibüse atlayıp 'köşede inecek var!' gibi şeyleri kekeleyerek söyler. Önemli olan bunu bir oyun gibi algılaması, kendini bunu yaparken özgür hissetmesi ve olası negatif reaksiyonlara gerekli olan cevabı vermeye hazır olması. (Zaten bize kekemeliğimizden dolayı tepki gösteren insanlara bu kadar öfkelenmemiz ama kızdığımız halde sesimizi etmememiz de aşırı duyarlılıktan kaynaklıdır)
Gönüllü kekemelik nedendir ve nasıl oluyor?
Gönüllü kekemelik bazı insanlar için sadece geçici bir yöntem, kimisi ise bunu kendi pratiğinde de etkin bir yöntem olarak uygular. Gönüllü kekemelik demek takılmadan bilinçli olarak örneğin: 'me-me-me-me-merhaba, be-be-be-be-benim adım Pe-Pe-Pe-Pe-Petra' demek. Maksat hafif ve yapay bir kekemelik, benim kontrolümde olan bir kekemeliği yaratmak. Kekemelik beni zapt edemiyorsa, ben bir nevi kekemelikle alay ediyorsam kekemelik artık bana hakim olamaz. İstek dışı hakiki bir bloka düşecek olursam anında keserim ve yeniden başlarım. Her yerde kekemeliğimi açıkça göstermeye hazır olursam daha neresini saklayacağım? Daha neden endişeleneceğim? Daha neden korkacağım?
Gönüllü kekemelik hafif olduğu için yük göz tikleri, yüz ekşitmesi vs. de beraberinde getirmez ve esas hafif tekrarlamaların dinleyicileri şaşırtmadığı, dinleyicileri şaşırtan unsurların genellikle kekemeliğe eşlik eden hareketler ve tikler olduğunu anlarız.
Buna parallel olarak bir de kekemeliği dile getirmek vardır. Zaten kekemelik üzerine konuştukça var olan utanç duyguları kendiliğinden azalır ve bir gün sıfıra düşer. Bunun da kekemelik üzerindeki etkisi müthiştir.
Kekemeliği çekirdek semptomlarına indirgemek
İyi bir duyarsızlaşmayla kekemeliği çekirdek semptomlarına indirgemiş oluruz. Kekeme bir insan olarak kendi kekemeliğime yepyeni bir bakış açısı kazanmış olurum. Artık korkulacak, kaçınılacak bir şey yoktur. Semptomların sayısı azalmıştır ve geriye kalan konuşma zorluklarını soğukkanlı olarak idare veya kontrol edebilirim.
Duyarsızlaşma derecesi konuşma terapilerinden önce ve sonra ölçülebilir. Bu nedenle Aachen Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapistleri Eğitim Fakültesi'nden Prof. Hartmut Zückner kendi ekibiyle bir Duyarsızlaştırma Anketi oluşturmuştur. Bu anket şu anda tercüme aşamasındadır. Yakında sizinle önce burada paylaşacağız, daha sonra fakültenin web sitesi üzerinden de erişme olanağı sağlanacaktır.
Selamlar
Petra
#kekelemek #kekemelik #vanriper